Tarihimizi unutmayalım, Unutturmayalım…

  • Ana Sayfa
  • Tarihimizi unutmayalım, Unutturmayalım…

19 Mayıs’ları, 9 Eylül’leri, 30 Ağustos’ları, 23 Nisan’ları, 29 Ekim’leri unutmayalım, unutturmayalım.

Dünü unutursak, ileride birileri de çıkar bize bugünümüzü unutturur.

19 Mayıs 1919; milli mücadele, ulusal Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet’in kuruluşu için başlanan yolculukta Atatürk’ün milleti yanına alarak attığı ilk ve kararlı adımdır, “kurtuluş”tan “kuruluşa” giden yolun da başlangıcıdır.

19 Mayıs 1919; Milli Mücadelenin ilk durağıdır, ancak; son durağı değildir.

Diyebiliriz ki; 19 Mayıs 1919 uygarlık; bağımsızlık, özgürlük, ulusal egemenlik, demokrasi ve tüm bu değerler için “kurtuluş” ve laik Türkiye Cumhuriyet’in “kuruluş” yolculuğunun ilk adımıdır.

Milli Mücadele; bugün de devam ediyor, bağımsız ve egemen Türkiye Cumhuriyeti’nin ve özgür Türk Ulusu’nun sonsuza kadar devam edecek “var olma” mücadelesi olacaktır.

Unutmayalım ki; ekonomik güç, askeri güç, siyasi güç; bağımsız, egemen Türkiye Cumhuriyeti’nin geleceğinin güvencesidir.

Aynı şekilde; güçlü ve çağdaş eğitim, düşünce ve ifade özgürlüğü, öngörülebilir güçlü hukuk sistemi, içi boşaltılmamış laiklik de; Cumhuriyetimizin “olmazsa olmaz”ıdır.

Atatürk; “benim manevi mirasım, bilim ve akıldır… Bağımsızlık ve özgürlük benim karakterimdir.” sözüyle bilimin ve aklın, bağımsızlık ve özgürlüğün bir ulus için vazgeçilmezliğini anlatıyor.

Laiklik ve demokrasi de var oluşumuzun sigortasıdır.

“KURTULUŞ”TAN “KURULUŞA” GİDEN YOLCULUK

Atatürk’ün 19 Mayıs 1919’da Samsun’da başlayan “Kurtuluş” ve “Kuruluş” yolculuğunun daha sonraki önemli durakları da; Amasya, Erzurum ve Sivas oldu.

Atatürk; Amasya Tamimi’ndeki “Milletin İstiklalini, milletin azim ve kararı kurtaracaktır” inançlı ve kararlı duruşuyla “kurtuluş meşalesi”ni yaktı.

Atatürk; Erzurum ve Sivas Kongrelerinde de iktisatta, siyasette “tam bağımsız Türkiye”nin ve ulusal egemenliğin “yol haritası”nı çizmiş, milli mücadele ruhunu canlandırmış, tek başına çıktığı yolculuğu milletle birlikte “kurtuluş” ve Cumhuriyet’in “kuruluş” yolculuğuna dönüştürdü.

Atatürk; daha sonra da “savaş” meydanlarından “barış” çıkarmış; “YURTTA BARIŞ, DÜNYADA BARIŞ” doktriniyle bölgesel ve küresel barışın tesisini ve kalıcılığını hedeflemiştir.

Atatürk; 19 Mayıs 1919 ‘da başladığı inançlı, kararlı yolculuğunu eski sosyal yapıyı, yerleşmiş gelenekleri ve katı önyargıları ortadan kaldırarak toplumsal yapıyı değiştirip Türkiye’yi çağdaş bir ülkeye dönüştürme aşamasına ulaştırdı.

Atatürk; Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkıntıları arasından modern Türkiye Cumhuriyeti’ni inşa etti ve “AYDINLANMA HAREKETİ”yle de halkta Cumhuriyet’i sahiplenme ve koruma bilincini yarattı.

Atatürk; Çanakkale’de, Dumlupınar’da, Büyük Taaruz’da, ulusal Kurtuluş Savaşı’nda büyük bir “askeri deha”, Cumhuriyet’in inşasında da büyük bir “devrimci” ve devlet adamı olduğunu kanıtladı.

ATATÜRK VE KADIN

Atatürk; Avrupa’dan önce kadına seçme ve seçilme hakkını tanıdı, medeni kanunu hazırlatarak kadınlara “miras” hakkını sağladı, medeni nikahla kadına kimlik ve kişilik kazandırdı, karma eğitim sistemiyle kadınların eğitim olanağından yararlanmalarına ortam hazırladı.

Bununla da yetinmeyen Atatürk; kadın-erkek eşitliğini sağlayarak kadını özgürleştirdi.

Özetle Atatürk; toplumsal “değişim” ve “dönüşüm” sürecinde kadınların kendi ayakları üzerinde durabilen ve ülkenin kalkınmasına okulda öğretmen, uçakta pilot, hastanede doktor, mahkemede hakim ve savcı, vatanın imar ve inşasında Mimar ve Mühendis olmalarına olanak sağladı.

Bu aşamada; kadınıyla erkeğiyle bize düşen görev de, Cumhuriyet’in ve laikliğin içinin boşaltılmasına ortam hazırlamamaktır.

Sonuç olarak: Atatürk; ilerlemeciliktir, uygarlıktır, özgürlüktür, demokrasidir, bağımsızlıktır, ulusal egemenliktir ve kadın-erkek eşitliğidir.

Ege Postası köşe yazısı link

https://www.egepostasi.com/tarihimizi-unutmayalim-unutturmayalim-makale,113067.html