Kiralık Konut Yok, Vatandaş Ev Alma Gücünü Kaybetti…

  • Ana Sayfa
  • Kiralık Konut Yok, Vatandaş Ev Alma Gücünü Kaybetti…

Kiralık konut yok, vatandaş ev alma gücünü kaybetti…

Bir yandan gelir dağılımı adaletsizliği, diğer taraftan da konut fiyatlarında ve kiralardaki “aşırı” artış; vatandaşın konut sahibi olma gücünü kaybetmesine yol açtı ve kiralık ev bulmasına uygun ekonomik ortamı da olanaksız hale getirdi.

Bunun temel nedeni; insanların her geçen gün biraz daha alım gücünü kaybederek fakirleşmesi, inşaat sektöründeki “fahiş” fiyat artışı ve devletin konut politikasındaki plansızlığı, öngörüsüzlüğü, yanlış sosyal ve ekonomik tercihleridir.

Böylece; konuta erişimin neredeyse “olanaksız” hale gelmesi; sosyal bunalıma davetiye çıkarmaktadır.

Oysa; sosyal devletin temel görevlerinden biri de, konut üretimini özendirerek, kolaylaştırarak insanların “barınma” ihtiyacını karşılamaktır.

Bu arada; milli gelir içindeki doğrudan payı yüzde 5-6 arasında olan ve 200’den fazla sektörü de direkt ya da dolaylı etkileyen inşaat sektörünün ekonomi içindeki payı yüzde 30, istihdamdaki payı da yüzde 7’dir.

Öte yandan; uygulanan “yanlış” konut politikası, girdi fiyatlarındaki “fahiş” artış ve maliyet artışı; konut üretiminin azalmasına ve üretilen konutların da “alım gücü”nü aşması nedeniyle “stok”a dönüşmesi sonucunu doğurmaktadır.

Çimentoda yıllık fiyat artışı yüzde 120-150, demir çelik de yüzde 110 olurken kerestenin ton fiyatı da 1000 dolara yükseldi.

Konut fiyatları yüzde 60-70 oranında arttı, kiralar ise ikiye katlandı.

Bu tablo; konut sektöründe yaşanan bunalımı, vatandaşın da ev alma ve kirada oturma gücünü önemli ölçüde yitirdiğini gösteriyor.

Konuta erişim gücünü kaybeden, kiralardaki “kontrolsüz” artış nedeniyle de kiralık ev bulamayan insanlar; devleti de yanlarında göremeyince psikolojik bunalıma sürükleniyorlar.

Özellikle; büyük kentlerde hızla yayılan konut projeleri dolayısıyla, inşaat yapılabilir alanlar azalmış, faiz ve enflasyondaki artış nedeniyle inşaat m2 birim maliyetleri artmış, arsa fiyatları fahiş derecede yükselmiş ve yap-satçı diye tabir edilen müteahhitler konut inşa etmek için kimi yerde sorumsuzca yüzde 50-80’e varan oranda kat karşılığı sözleşme yapıp, bu maliyetleri çıkarıp üzerine kar etmek için birbirleriyle amansız bir rekabete girmiştir.

Yükselen konut fiyatları ve faiz oranlarında psikolojik sınırın yüzde 1 oranının üzerine çıkması, bankaların çeşitli isimler altında masraflar alması konuta olan talebi düşürmüş, konut sektörü kısmen durgunluğa girmiştir. Bu arada; son 10 yılda yüksek karlılığa sahip olduğu düşünülen konut sektörüne işi bilen veya bilmeyen birçok kişi sağlıksız, kalitesiz ve sosyal alanı olmayan bir devlet büyüğümüzün dediği gibi ucube konutlar üretmeye başlamıştır.

15 MİLYON KİŞİ, PSİKİYATRİ KLİNİKLERİNE BAŞVURDU

Sağlık Bakanı Dr.Fahrettin Koca, TBMM’ye sunulan “soru önergesi”ne verdiği cevap da; “son 3 yılda, 12 milyon 272 bin kişinin antidepresan ilaç aldığını, 60 milyon 911 bin kişiye sinir sistemi ilacı reçete edildiğini ve 15 milyon 405 bin kişinin de psikiyatri kliniklerine başvurduğunu” açıkladı.

Bu tablo; Türk toplumunun ruh sağlığının bozulduğunu, bunun nedenlerinin de ekonomik ve sosyal sorunlar olduğunu gösteriyor.

Beslenme ve barınma ihtiyacının karşılanamaması, refah düzeyinin düşmesi, geçim zorluğu, iş yaşamındaki iflaslar, “depresif” bir toplum oluşumuna yol açıyor.

İnsanların ruh sağlığının bozulmasında ve “depresif” topluma dönüşmesinde; artan konut fiyatları nedeniyle ev sahibi olma hayalinin belirsiz bir geleceğe ertelenmiş olması, kiralık ev bulmada yaşanan zorluklar ve kiraların da “kontrolsüz” bir şekilde artması; önemli faktörlerden biridir.

Barınma ihtiyacı; insanlık tarihi boyunca, ihtiyaç sıralamasında beslenmeyle birlikte ilk sırayı almaktadır.

Bu nedenle; konut ihtiyacını karşılamak, devletin en öncelikli görevi olmalıdır.

ÇÖZÜM NE?

İnsanların konuta olan ihtiyaçlarını gidermenin ve konuta erişimini kolaylaştırmanın yolu; devletin konut politikasını yeniden gözden geçirerek değiştirmesi ve inşaat sektöründe “rant” değil; sosyal politikayı öncelemesidir.

Bu bağlamda, konut kooperatifleri desteklenmeli ve her türlü  vergiden, KDV’den muaf tutulmalı, kooperatifler için imarlı, alt yapılı arsa üretilmelidir.

Kentsel dönüşüme öncelik verilerek dönüştürülecek konut sahiplerine olan destekler artırılmalıdır.

Toplu Konut İdaresi (TOKİ); kuruluş amacına geri dönmeli, konut kooperatiflerine maliyetin yüzde 70-80’i kadar uzun vadeli; düşük faizli ve konutların bitiminden itibaren ilk üç yılı ödemesiz olmak üzere kredi vermelidir.

Öte yandan, depremde İzmir’de yıkılan konutların yerine inşa edilecek konutlar hızla bitirilerek  hak sahiplerine teslim edilmelidir.

Ayrıca; fay hatları üzerinde bulunan İzmir’de, riskli konutların envanteri tamamlanarak bu bölgelerde kentsel dönüşüme öncelik verilmelidir.

Bu arada; Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yanında Belediyeler de, kooperatifler için planlı, altyapılı arsa üretimine öncelik vermelidir.

EGE KOOP’un İzmir’i çevreleyen 32 bin konuttan oluşan fiziki ve sosyal altyapılı, yeşil çevre dokulu, depreme dayanıklı çağdaş mahalleleri ve EVKA’ları biran için “yok” varsayarsak; İzmir’in nasıl bir görünüme sahip olduğunu düşünebiliyor musunuz?

Sonuç olarak: Konut sektöründe yaşanan sorunlar; ekonominin tümünü olumsuz etkiliyor, sosyal dengeleri bozuyor. Devlet; konutu stratejik sektör kabul ederek yeni bir politika üretmelidir.

 

Ege Postası köşe yazısı link

https://www.egepostasi.com/kiralik-konut-yok-vatandas-ev-alma-gucunu-kaybetti-makale,113097.html