Dünümüzü Sahiplenmezsek; Yarınımızı Kaybederiz…

  • Ana Sayfa
  • Dünümüzü Sahiplenmezsek; Yarınımızı Kaybederiz…

Ulusları ve devletleri prestijli kılan; sembollerini ve geleneklerini koruyarak gelecek kuşaklara emanet etmeleridir.

Bu nedenle; en büyük çağdaşlaşma projemiz olan Cumhuriyet’in eserlerini ve başta ulu önder Atatürk olmak üzere Cumhuriyet’i kuranların hatıralarını gözümüz gibi korumalıyız.

Kurtuluşumuzu, kuruluşumuzu ve kurucumuzu sahiplenmezsek; geçmişimize sahip çıkmazsak, geleceğimizi kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalmamız kaçınılmaz olur.

Atatürk’ün “EN BÜYÜK ESERİMDİR” dediği ve bize “YAŞATMA, YÜCELTME” görevini verdiği Cumhuriyet; 83 milyon olarak hepimizin “ortak payda”sı ve yolumuzu, geleceğimizi aydınlatan “KUTUP YILDIZIMIZ”dır.

Cumhuriyet; “yurttaşlık bağı”yla bağlı olan herkesi kucaklayan ve asla ayrıştırıcı olmayan, bütünleştirici, bizi geleceğe taşıyan “değerler bütünü”müzdür.

Cumhuriyet; milli mücadeleyi, ulusal kurtuluş savaşını ve Atatürk devrimlerini bünyesinde toplayan ve bu üç “taşıyıcı sütun” üzerinde yükselen “AYDINLANMA VE ÇAĞDAŞLAŞMA PROJEMİZ”dir.

Cumhuriyet; milli ekonomiyi kalkınma, sanayileşme, üretim ve refah eksenine oturtan, bireyi ve toplumu birlikte kavrayan “kimsesizlerin kimsesi” olan bir yönetim şeklidir.

Unutmayalım ki; Laiklik Cumhuriyet’in “taşıyıcı kolon”udur.

Laiklik; “kasıtlı” olarak dillendirildiği gibi “din karşıtı” bir sistem değil, tam tersine; din ve ibadet özgürlüğünün sigortasıdır, güvencesidir.

Laikliği “göz ardı” etmek; Cumhuriyet’in “içini boşaltmak” anlamına gelir.

Laiklik; aynı zamanda “demokrasi ve özgürlük”le de yapışık “üçüz kardeş”dir, hem birbirini tanımlıyorlar, hem de “ayrılmaz” bir bütünü oluşturuyorlar.

AYDINLIK VE ÖZGÜR TÜRKİYE’YE UYANALIM

Her sabah daha aydınlık, daha güzel, daha özgür ve daha demokrat bir Türkiye’ye uyanmak; 83 milyon hepimizin “ortak ideal”i olmalıdır.

Bu “ortak ideal” etrafında oluşan beklentinin karşılanmasında iktidar ve muhalefet partilerine uzlaşı, dayanışma ve sorunlarımıza çözüm aramada önemli ve ötelenemez görevler düşmektedir.

Ayrışmanın, kutuplaşmanın ve siyasi rekabeti “kavga”ya dönüştürmenin demokrasiyi nasıl zehirlediğini, soluksuz bıraktığını, yaşadığımız “acı” deneyimlerle gördük.

Siyaseti ülkeye ve ulusa “hizmet yarışı” olmaktan çıkarıp bir “ölüm-kalım müdacedelesi”ne dönüştürmek; demokrasinin kalitesini de aşağı çekmektedir.

Kırıcı, yıpratıcı olmayan ve kişilik haklarına saldırı niteliği taşımayan siyaset ortamının kazananı demokrasi, halkımız ve ülkemiz olur.

Unutmayalım ki; yurttaşlık, ulusal egemenlik, bağımsızlık, uygarlık, bilim ve özgürlük eksenine oturan Cumhuriyetimiz; en büyük “Türk Devrimi”dir.

Sonuç olarak: Tarih; siyasi ortamda, bir “hesaplaşma” aracı olmamalıdır. Tarih; geçmişin olaylarından ve tecrübelerinden yararlanarak geleceğe “ortak akıl” zemininde yolculuktur.

Bu yolculuk; birlik-beraberlik anlayışıyla ülkeyi ve ulusu esenlik içinde geleceğe taşıma yolculuğudur.

Ege Postası köşe yazısı link

https://www.egepostasi.com/dunumuzu-sahiplenmezsek-yarinimizi-kaybederiz-makale,113045.html